Latmos’u, kitabından önce belgeseliyle tanıdım. Senaryosunda Hasan Cüneyt Bozkurt’un yer aldığı bir ekiple çekilen belgesel, Hindistan’da düzenlenen 4. Chennai Uluslararası Film Festivali’nde en iyi belgesel ödülüne değer görülmüş. Henüz belgeseli izleme şansım olmadı; fakat kitabını edindim.
Selçuk İMKB Anadolu Lisesi’nde performans ödevi olmuş, karşılıklı Türkçe ve İngilizce metinler şeklinde yazılmış çift dilli bir kitap. Ortaya koyulan emek muazzam; fakat baskı kalitesi için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Latmos Belgeseli’nden görüntülerin yer aldığı sayfalar Beşparmak Dağları’na yakışır bir kalitede basılmalıydı.
Bu bir yana, Hasan Cüneyt Bozkurt’un, ortaya koyduğu metin karşısında söylenecek her sözü, yazılacak her kelimeyi uzunca düşünmeyi gerektiren bir tarzı var. Yetkin bir yazın emekçisi olduğu bilinen bir gerçek. Öykülerinde Aziz Nesin, Fahri Erdinç ve daha başka yazarların da sıkça kullandığı ince bir ironi işliyor.
Hilmi Yavuz, “Okuma Biçimleri” adlı kitabında yazar, okur ve metin merkezli okuma çeşitlerinden örnekler verir. “Metin, birbirinden çok farklı bağlamlarda okunabilir.” der. İşte tam da böyle kitaplar yazıyor Hasan Cüneyt Bozkurt. Latmos’u bize bambaşka biçimlerde anlatıyor. Anlatım dili ve kelimeleri kullanırken yerli yerindelikleri her zamanki gibi kusursuz.
İş makinesi sesleri içerisinde travmalar geçiren bir kadının zihninde umut ışığı gibi parlayan Beşparmak Dağları’nın güzelliklerini izliyoruz. Kuytularda bulduğu kızıl tozları suyla karıştırıp duvarlarına sekiz bin yıllık çocuklar, çocuklarıyla oynayan anneler, babalar ve onların etrafında dolaşan evcil köpekler resmeden bir kadındır Latmos. Yaşananlara tanıklık etmek istemezcesine derin uykulara dalmış, yedi kat yerin altındaki kör mağara oyuklarında yattığı binlerce yıllık uykularından iş makinelerinin homurtularıyla hoyratça uyanmak zorunda bırakılmıştır. Bir labirentin içindedir ve çıkış yolu aramaktadır. Birinci tekil şahıstan fiilleşip Beşparmak Dağları’ndan labirente uçuşan papatya yaprakları onu kurtuluşa götürür.
Bu anlatılanlardan ders almayan homurtulu iş makineleri, taş kesilen devlerin efsanelerini hiç mi duymazlar? Bir gün duyarlar elbet. Beşparmak Dağları, maden şirketlerinden kurtulana kadar sesimiz kesilmeyecek.
01.05.2017, Eyüp Yıldırmış, Son Gemi Dergisi