“Balkondaki Adam”, 1982/Söke doğumlu yazar Hasan Cüneyt Bozkurt’un ilk öykü kitabı. Ulusal öykü yarışmalarında seçici kurul üyeliği ve birçok edebiyat-sanat-kültür dergisinde yayın kurulu üyeliği yapmış olan Bozkurt, çeşitli ödüllere de değer görülmüştür. 2012’de “On Otuz”, 2014’te “Sözcükten Resimler” adlı romanlarını okurla buluşturma başarısı gösteren yazarımız, doğduğu yer olan Söke’de, bir devlet okulunda sınıf öğretmeni olarak çalışmaktadır.
Toplam on yedi öyküyü barındıran “Balkondaki Adam”, birey-toplum ilişkisine ve bu ilişkiden doğan insan davranışlarına tutulmuş bir ayna görevi taşıyor. Günümüz öykü sanatının başat çalışmalarından biri olan yapıt, teklemeden, öykü sınırları içerisinde (ele aldığı konular itibariyle) yoklamadığı kovuk bırakmıyor.
Son derece ustalıklı bir dilin/anlatımın kendini açıktan açığa gösterdiği “Balkondaki Adam” öyküleri, insan ilişkileri aynı zamanda insanın kendisiyle ilişkisi üzerine, toplumsal ve ruhsal (yer yer politik) bir yolculuğun izleriyle dolu… Hasan Cüneyt Bozkurt’un, şiirimizin büyük ustası Nâzım Hikmet’e ithaf ettiği “Bir Aletle Bir Kitabın Hikâyesi” adlı öyküsü, bir aydının, bir nesneyle ve kitapla olan ilişkisine dair bilinçaltı boyutundaki ilişkisini sergiliyor olması açısından oldukça dikkat çekici…
“Ben bir masa lambasıyım. Çalışma odasında olabilecek eşyaların dışında pek bir şey gördüğüm söylenemez. Hayatı kitaplardan tanırım. İyi dizilmiş sözlerle güzel düşler kurarım. Kelimelerin bahsettiği şeyleri aklımda döndürür durur, canlandırmaya çalışırım. Beni aydınlatan eller düğmemi kapatana kadar bu şenlik devam eder.
Yine böyle bir geceydi. Bu sefer aydınlattığım sözler şiir dizeleriydi. Bir topluluk vardı karşımda. Toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çoktular. Söylediklerine göre korkak, cesur, cahil, hakim ve çocuktular. Üstelik kahreden ve yaratan ki onlardı, bu destanda yalnız onların maceraları vardı.
Başlarından geçenleri merak ediyordum doğrusu. Daha önce de maceradan maceraya koşan kahramanlar görmüştüm. Kitabı çeviren eller daha çevik davranıp diğer sayfaya geçsin diye heyecanla beklemiştim. Ama bunlar kadar tuhaf kahramanlar çıkmamıştı karşıma. (…)”
Gerek birey-toplum, gerek bireyin kendiyle ilişkisi bağlamında, birçok konunun iç içe geçtiği “Balkondaki Adam” öyküleri, yazma sürecinin bir yaratma ve kayıt altına alma deneyiminin de güzel/derin örneklerinden birini sunuyor.
Yapıta bir başka açıdan not düşersek; Hasan Cüneyt, aydın olma meselesinde, ‘varoluş’u kapsayan birçok olguyla yüz yüze gelinmesinin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.