Röportörler: Hasan Cüneyt Bozkurt, Ünsal Dinçer, Yavuz Pullukçu
Kamera: Yavuz Pullukçu
Metin yazarı (*): Hasan Cüneyt Bozkurt
(*) Saniye Hanım'ın sözleri ilerlemiş yaşının etkisiyle başı sonu başka yerlerde, bazıları bağlantısız çok fazla parçadan oluşuyordu. Metin, Hasan Cüneyt Bozkurt tarafından oluşturuldu.
Hasan Cüneyt Bozkurt: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Annem Rumelili. Göçmen gelmişler. Babam
Karadeniz’den. Sabahattin Abim, Gümülcine’de doğdu. İlk çocuklarıydı. Öğretmen
okulunu bitirdi, öğretmen oldu. Aydın’da çalıştı. Orada komünist, diye adı
çıkmış. Hapis ettiler. Sonra bıraktılar. Babam ölünce Almanya’ya gitti. Ben
dört yaşımdaydım. Hatırlamıyorum bile babamı. Abim, Almanya’dan anneme her ay
para gönderirdi.
“Ölünceye kadar da bu böyle olacak.”
derdi.
Sabahattin Abim, babamı çok severdi.
“Anne, konuşma ne olursun! Babamı çok
üzdün. Şimdi de beni üzüyorsun.” derdi.
Sonra ben Malatya’dan evlendim. Orada on
beş sene kaldım. İki çocuk sahibi oldum. Bu taraflara geldim. Eşim banka
müdürüydü.
Sabahattin Abim’den sonra Fikret Abim var.
Ben üçüncü çocuğum. Yattığımız zaman annem lambamızı söndürürdü.
“Anne söndürme şu lambayı.” derdi abim.
Kitap okurdu.
“Kitap, göğsüme düşünce söndür anne.”
derdi.
Abimin kitaplarını çok okurdum. Çok
severdim. Ama bir yandan da bu kabahat sayılır mı, diye düşünürdüm.
Hasan
Cüneyt Bozkurt: Neden öyle düşünürdünüz?
Korkardım.
Abim bir gün Ankara’daki evimizde balkona
çıkmıştı. Caddeye asfalt döküyorlardı. Ben o zaman ilkokul beşinci sınıftaydım.
Yanına gittim.
“Abi, herkes sana komünist, diyor. Hakaret
mi ediyorlar, iltifat mı ediyorlar, anlamadım. Ne demek komünistlik?” dedim.
“İyi ki sordun. Bak şimdi aşağıya! Ne
yapıyorlar orada?” dedi.
“Asfalt döküyorlar.” dedim.
“Ne olacak asfalt?” dedi.
“Yol, temiz olacak herhalde.” dedim.
“İşte komünistlik, demek, Ankara’da dökülen
bu asfaltı, bilmem nerenin köyüne kadar götürmek, demek. Dökenler köylüler ama
onlar köylerine gidemiyorlar. Bunu yapın, diyorum. Köylünün de ayakları
kanamasın, diyorum. Bana komünist, diyorlar. Komünist, demek, bu demektir.”
dedi.
Hasan
Cüneyt Bozkurt: Sabahattin Ali özel hayatında nasıl biriydi?
Çok kitap okurdu. Bazen evde hiç
muhabbeti, konuşması olmazdı. Karısı kızardı.
“Aman Aliye,” derdi abim, “ne kadar kötü
söylüyorsun. Bir kadın kocasına okuma, yazma, der mi hiç? Duymasın bunu kimse!”
Evimize hep uyanık, zeki insanlar gelirdi.
Şairler, yazarlar, üniversite hocaları hep bizim evde toplanırlardı. Siyasi
hicivlerle birbirlerine şaka yaparlardı. Abim çok şakacıydı, espriliydi.
Misafirperverdi. Onu seven talebeleri geç vakit gelir, onunla sohbet ederlerdi.
“Bu saatte gelinir mi?” demezdi abim.
Onları çok severdi. Gece on bire kadar
kalırlardı. Abim çok memnun olurdu, çok güzel karşılardı. Ömrünün çoğu
Ankara’da geçti. Bana gönderdiği bir mektuptan aklımda kalmış, aynı zamanda
dramaturgdu. Pertev Naili Boratav en iyi arkadaşıydı. Onunla gece yarılarına
kadar konuşurlardı. Abim ona yazacağı hikâyeleri anlatırdı.
Hasan
Cüneyt Bozkurt: Sabahattin Ali’nin öldürüldüğünü nasıl öğrendiniz?
O zaman ben Malatya’daydım. Evliydim. Bir
fabrikanın lojmanında oturuyorduk. Ankara’dan bir dostumuz vardı. Bize telgraf
çekmiş: Başınız sağ olsun, diye. Öyle öğrendim.
Hasan
Cüneyt Bozkurt: Sizce kim öldürdü Sabahattin Ali’yi?
İnönü öldürdü.
Hasan
Cüneyt Bozkurt: Neden öldürdü?
Yakın arkadaşlarının hepsi komünist
değildi.
“Sen kendi başını yakacaksın! Bunun
yanında böyle konuşulur mu?” derlerdi komünist olmayanlar. Abimin seviyesinde
olanlar açıktan konuşmazlardı. Kendilerini gizlerlerdi.
“Ben kellemi taşın altına koydum.” derdi
abim.
Çok korkusuz yaşadı. Hasköy’de bir polis
emeklisi vardı. Küçük abimin de atölyesi vardı orada.
“Sabahattin Ali, gazetelerin yazdığı gibi
öldürülmedi.” demiş küçük abime.
Karakolun bir yeri varmış. İsmi bir şey,
hatırlamıyorum şimdi. Orada yok etmişler. Ondan sonra da atmışlar bir çukura.
Mezarı bile belli değil.
Karısı çok yıkıldı.
“Ben Meryem Ana’dan ibret alıyorum. Öyle
ayaktayım.” derdi.
Sonra üzüntüden kanser oldu. Fazla
yaşayamadı. O da öldü. Kızı, Trakya’da bir anıt yaptırdı. Oraya bir şiirini
yazmış abimin. Benim meskenim dağlardır, diye.
Hasan
Cüneyt Bozkurt: Sabahattin Ali dine nasıl yaklaşırdı?
Dinden hiç konuşmazdı. Bazen annemin
öğrettiklerini uygulardım.
“Ne yaptın sen şimdi?” derdi abim.
“Şükrettim.” derdim.
“Allah bilir ne yapacağını. Sen ona akıl
mı öğretiyorsun?” derdi.
Çok nazik, kibar bir insandı. Kimseyle
münakaşa etmeyi sevmezdi. Karısını çok severdi.
“Aliye, seni bana Allah verdi.” derdi.
Çocuğuna da bana da çok iyi davranırdı.
Öyle sertliği, bağırıp çağırması yoktu. Kimseyle kavga etmez, kimseye nasihat
vermezdi. Arkadaşları onu çok severdi. Onlar geldiği zaman kütüphanesinde
olurdu. Bir kitap çıkarır, arkadaşlarına bir şeyler anlatırdı. Sonra herkes
uyur, abim uyanık kalırdı. O zamanlar yazardı. Gece tuvalete kalkardım.
Bakardım, abimin ışığı hep yanık olurdu. Ama hala mezarı bile yoktur. Hep onu
düşünürüm. Nerede abim?
Erişim Tarihi: 04.04.2022
Söyleşi Tarihi: 27.04.2016
Söyleşi Yeri: Saniye Süheyla Conkman'ın Söke'deki evi.