İnsanların Kaderlerini Yazan Kitap
John
Forbes Nash, imgelemiyle yarattığı sanrılarda; Rusların kendi ülkesini ele
geçirmemesi için, onların bıraktıkları gizli mesajları çözmeye adayan bir
vatansever olduğunu düşünür. Hasan Cüneyt Bozkurt da “Sözcükten Resimler”
kitabında kendini tanrı olarak duyumsayan başka bir şizofreni anlatır.
“Sözcükten Resimler” üç bölümden oluşur. Birinci bölümde emekli felsefe
profesörü Fikri Bey, eşi Sevim Hanım ve Kadir’i tanırız. Hasan Cüneyt
Bozkurt’un romanında yaratıcı ve mutlak tanrı olan Kadir’in sayrılı imgelemi
gibi, Fikri Bey de sayrılıdır. Bir şizofrenin sözcükten resimlerle yarattığı
sözcükten resimlerle yarattığı insanlardan biridir Fikri. Sıklıkla Gülhane
Parkı’na gider ve orada Kadir’le görüşür. Fikri, bu sayrılı imgesel gezilerinde
kendi çocukluğunu, gençliğini de görür ve onlarla da ikinci kişiler gibi
konuşur. Hatta geleceği değiştirmemek için, gerçeğin raydan çıktığı anlarda,
yeniden olağan akışı sağlamak için elinden geleni yapar. Kocasının
sayrılılığını bilen Sevim Hanım için Kadir diye biri yoktur. Kadir şizofreniyle
sakatlanmış Fikri Bey’in sayrılı imgeleminin ürünüdür. İkinci bölümde bu kez
sevdiği kadın Zeynep’in ameliyathaneden çıkmasını bekleyen Kenan’ın geçmişine
ilişkin düşünceleriyle karşılaşırız. “Sözcükten Resimler”de şizofreniyle
sakatlanmamış iki karakterdir Kenan ve Zeynep. Onları Fikri, Sevim ve Kadir’e
bağlayan ortak geçmiş Fikri ve Sevim’in kızları ve Kadir’le üniversiteden ortak
arkadaşlıklarıdır. Sağlıklı ilişkilerden bahsetmiyor Hasan Cüneyt Bozkurt.
Sayrılıklı bir imgelemin yarattığı roman kahramanlarını -Kadir yaratıcı tanrı
olarak hepsini ve bütün insanlığı yaratmıştır- yazıyor “Sözcükten Resimler”de.
Kadir’i rahman ve rahim tanrı olarak değil, üniversitede okuyan, sahte paraları
bozukluklar ile değiştiren, çıkaracakları dergi için taşınabilir baskı makinası
çalan bir yazın isteklisi olarak görüyoruz. Kendini yüz yirmi kiloluk bir
patates çuvalı olarak gören Kenan da Zeynep’e olan ilgisinden, Kadir’in
emrivakisi ile bu soygunun içinde bulunuyor. Zeynep, ikinci karşılaşmalarında
kendini beğendirmek için zayıflamaya çalışan Kenan’ın kollarına atlamakta
sakınca görmüyor ve ertesi gün kazandığı bursla Fransa’ya gidiyor. Üçüncü bölüm
Zeynep’in anlatısını içeriyor. Bu bölümde de kahramanlar ortak olmasına karşın
yaşanılanlar ilk iki bölümdeki kimi olayları hem doğruluyor hem farklılaştırıyor.
Bir şizofrenin ilk yaşamı sıradan her insanın yaşadığı gerçek gerçeklik ile
şizofrenin ikinci dünyası olan ikinci gerçeklik olarak adlandırılan sayrılıklı
imgeleminin yarattığı gerçek dışı gerçeklik bir kez daha çatışıyor. Örneğin
ikinci bölümde Kenan, Kadir’le Zeynep’in üniversitedeki arkadaşlıklarını
anlatırken, üçüncü bölümde Zeynep Kadir’i, Paris dönüşü ve bir sonraki
karşılaşmalarında Zeynep’in alkollü bir biçimde sürdüğü araçla trafik kazası
geçirdikten sonra, hastanede dekorasyon işleri yapan biri olarak Kadir’le
tanıştığını anlatıyor Zeynep. Kadir,
Zeynep’e kendi yazdığını söylediği bir kitap veriyor; insanların kaderlerini
yazdığını belirttiği bir kitap…
Herkes Duysun! Ben Tanrının Aynadaki
Suretiyim.
Hasan
Cüneyt Bozkurt her ne kadar kitabı üç bölüm olarak yazmış ve Kadir’in
insanların kaderlerini yazdığını kitabı bu bölüm içinde kalmış olsa da, bence
bu kitabın dördüncü bölümü olarak düşünülebilir. Bu bölüm binlerce anlamsız
sözcüğün arasına, kırmızılı tümceler bir araya getirilerek yazılmış. Kadir’in
tanrısallaştığını anlattığı yaratılış suresi olarak adlandırılan bu bölüm,
kutsal kitaptaki cüz biçiminde yazılmış. “Oku” ile başlayan Kuran’ın ilk cüzü
gibi, Kadir’in yaratılış suresi de “Tanrım, ‘Benim adımla oku.’ demiştin ama
senin adınla yazmaya başladım” tümcesi ile başlıyor. Fikri’yi, Sevim’i,
Kenan’ı, Zeynep’i ve diğerlerini nasıl yarattığını ikinci cüzle anlatarak devam
ediyor. Bu, aslında adı geçen romanı simgeliyor. Kadir bir roman karakteri olarak,
yaratıcı-yazar tanrı olarak insanların kaderlerini çizmekte, Hasan Cüneyt
Bozkurt da yaratıcı yazar tanrı olarak sözcükten yaptığı resimlerle… Yaratıcı yazarın tanımlandığı bölümler,
Kadir’in ve dolayısıyla Hasan Cüneyt Bozkurt’un “Yaratılış Süresi” olarak
adlandırdığı son iki cüzde tanımlanır. 39. Cüz “Herkes duysun! Ben tanrının
aynadaki suretiyim.” der ve bir sonraki 40. cüzle noktalanır; “Sözüm gerçeğin
gölgesidir.”
Hasan
Cüneyt Bozkurt, “Sözcükten Resimler”de, yazarak yarattığı resimlerden söz ediyor,
gerçek gerçekle, ikinci gerçeğin gerçekdışı gerçeğinden…
Halit Payza, Sözcüklerle Yapılan Resimler, Aydınlık Kitap, 25 Nisan 2014