Gelin sözcüklerden bir resim yapalım. Ya da resimleri sözcüklere çevirip onları okuyalım. Hayallerimizi, rüyalarımızı, hayatlarımızı resmedelim cümlelerle. Ya da işi ehline bırakıp, sözcükleri resmeden Hasan Cüneyt Bozkurta kulak verelim
Hayat, her insanın kendi gördüğü şekilde şekillenen bir sahne, geçiş yaptığı bir güzergâhtır. Belki de her insanın hisleriyle, eylemleriyle, hayalleriyle, rüyalarıyla şekillendirdiği bu yolculuğuna verdiği addır hayat.
İnsanların nakış nakış ilmeklerle dokuduğu hayatlar, kendilerine özgü bir dünyayı da ortaya çıkarır. Ki her sanatkâr yaptığı eserinin görülmesini, bilinmesini ister. En güzel ressamlar her fırça darbesiyle, içinde kurdukları dünyalarından bir pencere açarlar. Ve içindeki güzellikleri diğer insanlara gösterirler. Bir şair, bir yazar ise tıpkı ressamlar gibi, kelimelerle süslü yüreklerini ifşa edebilmek için, kelimelerden sözcüklerden dünyalar kurarlar.
Hayatın farkında olan sanatçılar, her gördükleri olayı, her gördükleri nesneleri çok titizlikle sanatlarını icra için kullanmaktan çekinmezler. Bir ressam okuduğu manzaranın her cümlesini resmine yazarken, bir şair kadar yüreğindeki hisleri ifşa etmekten çekinmez. Şairler de aynı ressamlar gibi gördükleri resimleri okuyup onları cümlelerden kaleler, binalar, şehirler kurarak resimleri aynı çıplaklığıyla anlatırlar.
Sözcükten resimler, bir yazarın gönül dünyasındaki kelimelerin raksını bir ressamın tuvaline fırça darbeleriyle nasıl vurduğunu anlatmaktadır. Hikâyenin kurgusu, okuyucunun ne okuduğunu karıştıracak kadar şaşırtıcı ve etkilidir.
Kadir, roman sanatıyla resim sanatı arasında benzerlikler bulunduğunu düşünen bir ressam. Bunu sergilemek amacıyla yazdığı romanda bilgi değil, görselliğe önem veren bir dil kullanıyor
.
Ayrıca kitabın anlatımındaki dilin kullanılışındaki farklılık, dikkatlerden kaçmamaktadır. Her bölümde farklı bir resim çizer gibi davranmış ve kendi dünyasındaki sanat ve sanatçı profilini çizmeye çalışmıştır. Edebiyatın mutluluk için yapıldığını ve sanatçının onu nasıl resmedeceğine kendi görüşüyle yol çizmiştir. Kitabın ilginç bir tarafı ise, gerçek ile rüyayı ayırt edemeyen bir karakterin dünyasında sizleri gezintiye çıkarmasıdır.
Kitap üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Fikri Beyin rüya ile gerçek arasındaki hayatından örnekler verilmektedir. Fikri Bey bir öğretim görevlisidir. Öğrencilerinden birisi olan Kadirle farklı bir ilişki içine girer. Çünkü kendisi yazar, Kadir ise ressamdır. Fikri Bey kendisini anladığı için Kadirin hayatına hükmetmesine mani olmaz ve belli bir süreden sonra bütün yaşamını ona göre şekillendirir. Bütün düşüncesini Kadir kuşatır ve sonunda yaşadığının gerçek mi, rüya mı olduğunu ayırt edemez hale gelir.
İkinci bölüm Kenan ile Zeynepin ilişkisini anlatmaktadır. Bu bölümde üniversite de okuyan gençleri ideolojinin nasıl yönlendiğini ve genç neslin kendisini, yaşamını, düşüncesini sorgulamasına örnekler vermektedir. Bu bölümde de Kadir vardır ve her ikisinin de hayatına müdahale etmektedir.
Üçüncü bölüm, aslında ilk bölümdeki Fikri Beyinde, ikinci bölümdeki Kenan ve Zeynepin de hayatındaki Kadirin sözcükten resimlerle, onların hayatlarının nasıl resmettiği görülmektedir.
Belki ilişip yapışan bir sudan, belki pişmiş bir topraktan yarattın beni. Ve ben de sözcüklerden yaratım Fikri’yi, Sevimi, Kenanı, Zeynepi ve diğerlerini.
Sözcükten Resimler daha çok bir yazarın, hayatın resmini yapmaya çalışmasıdır. Sözcükleri kalem fırçasıyla nakış nakış işlemesidir. Olayların hepsini sembolik bir karakterlerle süsleyip, doğru ve yanlış algısını sorgulamaktadır.
Yaratılış Suresi ile başlayan ve Kadirin kimliğini ve hayatta neyi ifade ettiğini anlatmaktadır. Bu bölüm yazarın ilahi boyutta hayata bakış açısını da görmek mümkündür.
Tanrım, ”Benim adımla oku” demiştin; ama senin adınla yazmaya başladım. Herkes duysun! Ben Tanrı’nın aynadaki suretiyim. Sözüm gerçeğin gölgesidir.
Aldığı birçok ödülle, kendisine özgü anlatım tarzıyla eserler sunan Hasan Cüneyt Bozkurttan son olarak, kitabın kendisini tanıttığı arka kapak yazısından bir notu paylaşalım.
Her bölüm, bir tablo onun için. Kendini de bu tablolarda resmediyor. Karakterlerinin karşısına bir sanrı olarak çıkıyor. Romanın da resim gibi gerçeği doğrudan temsil etmediğini edebi bir deneyle kanıtlamak istiyor.
Sözcükten Resimler, Geniş Kitaplık tarafından okuyucuya sunulmuştur.