UYDURUK, TEPEDEN İNME VE ŞABLONCU EĞİTİME KARŞI HAYATTA KALMA DENEYİMLERİ

     (Uzun versiyon)
    2012’de İstanbul’dan Söke’ye atandım. Son 10 yılım hem Beşparmak Dağları’ndaki hem Söke Ovası’ndaki köy okullarında geçti. Bu süre içerisinde biri roman, üçü öykü ve dördü çocuk öyküsü olmak üzere 8 kitabım yayımlandı. Bunlardan ilki Rehber adlı çocuk öyküm. Öyküm, diyorum ama aslında tam olarak öyle değil. Çok sevdiğim bir yazılış hikâyesi var. Söke Ovası’nın bir köyü (şimdilerde mahallesi) olan Sarıkemer’de ilkokul 1. sınıf öğrencileriyle birlikte bir kitap yazmak istedik. Çocuklar yaşadıkları köyü anlattılar, ben kaleme aldım. Sonra bu kitabı bir tiyatro oyununa dönüştürüp 23 Nisan’da sahneledik. Fakat seyircilerin sahnede izledikleri sadece bir çocuk oyunu değildi. Sarıkemer; tarihi, kültürü ve doğasıyla Söke Ovası’nın güzelliklerini olduğu kadar sorunlarını da temsil ediyor. Okulun önünden geçen maden kamyonları, Menderes nehrindeki balık ölümleri gibi birçok ekolojik sorun çocukların gündemindeydi. Çok verimli bir dönem geçirdiğimizi düşünüyorum. Nitekim bir yıl sonra, hem tiyatro oyununda yer alan hem de kitabımızın yazarlarından olan Selen Kırkan adlı öğrencimin İstanbul adlı öyküsü Türkiye’nin ilk çocuk edebiyatı dergisi Yedi Yetmiş’in 7. sayısında yayımlandı.
    Sanatın büyüsü cazip gelmiş olacak 2016’da etkinliklerimizi sinemaya taşıdık. Sökeli arkadaşlarımızla Beşparmak’ın ekolojik sorunlarını anlatan bir belgesel çektik. 5 gün boyunca Beşparmak Dağları’nı karış karış dolaşıp veri topladık. Antik adıyla Latmos’un kaya resimlerini ve doğal yaşamını görüntüledik. 8 bin yıllık barışçıl bir tarihin nasıl maden şirketlerinin tehdidi altında yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu anlattık. Belgeselimiz birçok ülkedeki film festivallerinin gösterim seçkilerinde yer aldı. Hindistan’da düzenlenen 4. Chennai Uluslararası Film Festivali'nde en iyi belgesel ödülüne değer görüldü.
    Sarıkemerli çocuklarla yazdığımız öykü kitabının ve sahnelediğimiz tiyatro oyununun bizde bıraktığı heyecan Latmos Belgesi’yle bitmedi. Bütün bu etkinlikler henüz bir projeye dönüşmeden önce koordinatörlüğünü yaptığım Çocuk Yazarlar Projesi’nin temelini oluşturdu. 3 yıl boyunca birçok okuldan yüzlerce öğrenci kendi kitaplarını yazıp resimlediler ve bu kitaplar Söke Kaymakamlığı’nın ayırdığı bir bütçeyle bandrollü birer öykü kitabı olarak yayımlandı. Her yıl bu öğrenciler için imza ve söyleşi günleri düzenlendi. Projenin sadece koordinatörlüğünü değil, eğitmenliğini de üstlendim. Söke Halk Eğitim Merkezi bünyesinde gönüllü öğretmenlere çocuk edebiyatı seminerleri verdim. 2017 yılında, 10 ilkokuldan 21 kursiyer öğretmen, 2018 yılında 46 ilk ve ortaokuldan 79 kursiyer öğretmen ile sürdürülen ve sadece yeni katılımcılara yer veren eğitim çalışması, 2019 yılında 39 ilk ve ortaokuldan 42 kursiyer öğretmenin desteği ile daha da büyüdü. 4 binin üzerinde öğrenci sürece dahil edildi. 2017 yılında 90, 2018 yılında 301, 2019 yılında 473 kitap olmak üzere toplamda 864 öykü kitabı yayımlandı.
    2017’de Özbey İlkokulu’nda çalışmaya başladığımda Çocuk Yazarlar Projesi yeni bir boyut kazanmıştı. Yazar kadrosu çocuklardan oluşan ve her sayıda Türk Edebiyatı’nın yakından tanıdığı usta yazarlardan birinin öyküsünü ya da röportajını yayımladığımız mevsimlik bir çocuk edebiyatı dergisi çıkarmaya başladık. Genel yayın yönetmenliğini üstlendiğim Çocuk Yazar adlı dergimizin tanıtımını, 2018 yılında Özbey İlkokulu’nda düzenlediğimiz 23 Nisan etkinliğiyle ve Söke Belediye Meydanı’nda düzenlediğimiz 1 Mayıs etkinliğiyle yaptık. Çıkardığımız 4 sayıda Necati Güngör, Hasan Ali Toptaş, Murat Gülsoy ve Ahmet Büke’yi sayfalarımızda ağırladık. Ayrıca Zehra Ünüvar ve Ahmet Büke’yi “Çocuk Yazarlar İçin Çocuk Edebiyatı” adlı okul söyleşilerimizde öğrencilerimizle buluşturduk.
    2019 yılında Çavdar’a atandım. Hemen ardından Ege Üniversitesi Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi Tezli Yüksek Lisans programını kazandım. Ders denetim modelleri ve eğitim felsefeleri alanlarında çalışmaya başladım. Bu disiplinler, okulumda yapmak istediğim projelere yeni ufuklar sağladı. İlk işim bir fotoğraf sergisi açmak oldu. Pandemiye denk geldiği için uzaktan erişimle ve Ege Üniversitesi öğrencilerinin katılımıyla düzenlediğim sergide Latmos’un doğal, kültürel ve tarihi değerlerini konu edindim. Tüm bunların madem şirketlerinin tehdidi altında olduğunu anlattım. Gerek sivil toplum kuruluşlarının girişimleriyle, gerekse devletin bu konuda duyarlılık göstermesiyle Tekerlek Tepe diye adlandırılan bölgenin maden faaliyetlerine kapatıldığından bahsettim. Başka yerlerin de kapatılmaya devam ettiğini ve bu başarıların artması gerektiğini vurguladım.
    Çavdar’daki ikinci projem Anıtkabir’e bisiklet turu düzenlemek oldu. 5 Temmuz’da Çavdar’dan başladığım bisiklet turunu 21 Temmuz’da Anıtkabir’de tamamladım. Bir eTwinning projesi olan tur, Ege Üniversitesi Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi Tezli Yüksek Lisans öğrencileri tarafından, Eğitim Planlaması ve Ekonomisi dersinde geliştirildi. Doç. Dr. Yılmaz Tonbul’un danışmanlığında yürütülen proje kapsamında, her akşam bir okulun bahçesinde çadır kurup konakladım. Güzergâhtaki 14 okulda incelemelerde bulundum. Telafi eğitimlerine denk geldiğim için çocuklara uzun tur bisikletçiliğini anlattım. Okullara bisikletle gelen öğretmen ve öğrenci sayıları, okullara çıkan sokaklardaki bisiklet yolları, okullardaki bisiklet park yerleri, okullarda bisiklet kullanımı ve çevre duyarlılığı konusunda yapılan projeler, kulüp faaliyetleri, gezi etkinlikleri, yerel yönetim ve STK işbirlikleri, okullarda bisiklet turu projesiyle benzer çalışma yürüten öğretmenler olup olmadığı gibi maddeler üzerinden bir araştırma dosyası oluşturdum. Edindiğim bilgilerde en dikkat çekici nokta, okulların hiçbirinde uzun tur bisikletçiliği merkezinde proje yürüten bir öğretmenin olmayışıydı. Tur sonunda, ekolojik ve çağdaş bir yaşama dikkat çekmek için turdan elde ettiğim video ve görselleri bir eğitim videosuna dönüştürdüm. Söke’deki okullarda düzenlediğim etkinliklerde öğrencilerle paylaştım.  
  2022’de Kisir’de görevlendirildim. Kisir’in benim için özel bir anlamı vardı. Bölgenin ekolojik sorunlarını anlattığım “Leyleği Havada Görmek” adlı öyküm PTT Çocuk’ta yayımlanmıştı. Şimdi yine o satırların yazıldığı köydeydim. Öncelikle Özel Eğitim Sınıfı’yla birlikte müzikal çalışmalar yapmaya, zekânın alışılmadık boyutlarında deneysel etkinlikler düzenlemeye başladık. 23 Nisan’da bir dinleti organize ettik. Hemen ardından “Buraya Bir Şiir Gelmeli” adlı öykü kitabımın ilk öyküsünden sinemaya uyarlanan aynı adlı kısa animasyon filmimiz, İngiltere’de düzenlenen
The Lift-Off Sessions Film Festivali’nin gösterim seçkisinde yer aldı. Filmin Türkiye gösterimi ÇYDD’nin Köyde Şenlik Var projesi kapsamında Kisir’de düzenlediği şenliklerde yapıldı. 9. kitabım olan Buraya Bir Şiir Gelmeli ve film eleştirmenlerden olumlu yorumlar aldı. Hakkında birçok yazı yazıldı.
   Sonuç olarak ben şahsen, köylerde öğretmenlik yapmanın bütün maddi ve manevi zorluklarının yanında, yaratıcı insanlar için muhteşem kapılar açma potansiyeline sahip olduğunu düşünüyorum. Uyduruk, tepeden inme, şabloncu, çocuklarda bezginlik ve hayal kırıklığından başka bir duygu uyandırmayan etkinliklerin eğitime verdiği zararı yöneticilerin görmesini umut ediyorum. Belki ders denetim anlayışlarımız ve benimsediğimiz eğitim felsefeleri değişirse bu uygulamalardan kurtuluruz. Eğitim fakültelerindeki öğretmen adaylarının eğitimlerine, müfettiş eğitimlerine ve öğretmenlerin hizmet içi eğitimlerine ışık tutması için bu yıl içerisinde yayımlanacak olan tezimi okumanızı tavsiye ederim.